2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı, Konya
Summary
AMAÇErişkin dönemde görülen ependimomlar, tüm santral sinir sistemi tümörlerinin %2-5'ini oluşturmaktadır. Bu çalışmada erişkin çağda görülen ependimomların tedavisinde postoperatif radyoterapi sonuçları ve prognostik faktörler değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Kliniğimizde 1996-2009 yılları arasında radyoterapi alan 18
yaşının üzerindeki 21 hastanın verileri geriye dönük olarak
incelendi.
BULGULAR
Ortalama progresyonsuz sağkalım süresi 110 aydı. İki, 5 ve
10 yıllık progresyonsuz sağkalım oranları sırayla %80, %66
ve %66'ydı. Ortalama genel sağkalım süresi 124 aydı. 2, 5
ve 10 yıllık genel sağkalım oranları sırayla %92, %73 ve
%73'tü. Progresyonsuz ve genel sağkalımı olumsuz etkileyen
faktörler; >15 cm3 tümör hacimi ve kitlenin subtotal rezeksiyon
veya biyopsi ile çıkarılması olarak bulundu.
SONUÇ
Çalışmamızın sonucunda postoperatif radyoterapi uygulanan
erişkin ependimomlu hastalarda cerrahi genişliğin ve tümör
hacminin prognostik önemi gösterilmiştir. Ancak verilerimizin
daha homojen geniş hasta sayılı çalışmalarla doğrulanması
gerekmektedir.
Introduction
Erişkin dönemde görülen ependimomlar, tüm santral sinir sistemi tümörlerinin %2-5’ini oluşturmaktadır.[1-4] Ependimomların santral sinir sistemi yerleşim yeri yaşa bağlı olarak değişir.[5,6] Spinal kord yerleşimli ependimomlar sıklıkla erişkinlerde izlenirken, çocuklarda daha nadir görülmektedir.[5] İnfratentoriyal ependimomlar çocuklarda daha sık izlenmekte iken supratentorial yerleşimli ependimomlar her iki yaş grubunda benzer oranda görülmektedir.Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hücresel pleomorfizm, mitotik durum, hücresel yoğunluk ve etraf beyin dokusuna infiltrasyon durumuna göre ependimomları histopatolojik olarak 3 dereceye ayırmıştır.[7] Derece 1 ependimomlar (subependimom ve miksopapiller ependimom) benign kabul edilmekte ve tam cerrahi eksizyon ile kür sağlanabilmektedir. Derece 2 ependimomlar (klasik ependimom) yavaş büyüme paternine sahiptir; çoğu zaman tedavisinde cerrahi yeterli olmaktadır. Derece 3 ependimomlar (anaplastik ependimom) hızlı prolifere olan, çevre beyin dokusuna invazyon gösteren ve spinal yayılım riski yüksek olan tümörlerdir.[8] Histopatolojik sınıflamanın yanı sıra anaplazi kriteri de önemlidir. Ependimomlarda izlenen histolojik anaplazi her zaman aynı malign seyri göstermemektedir. Anaplastik histolojiye sahip bazı olgularda daha uzun sağkalım süreleri bildirilmiştir.[9-11]
Günümüzde tüm ependimomların standart tedavisi total cerrahi eksizyondur. Radyoterapi (RT) cerrahinin uygulanamadığı durumlarda definitif veya cerrahi sonrası belirli kriterlerin varlığında adjuvan olarak uygulanmaktadır. Postoperatif radyoterapi (RT) kararı vermede rol oynayan faktörler, tümörün evresi, cerrahi rezeksiyonun genişliği, multifokal hastalık ve serebrospinal yayılımdır. [12,13] Bu faktörler RT alanını belirlerken de önem kazanmaktadır. Lokal RT spinal veya intrakraniyal yerleşen primer tümör veya tümör yatağına; kranyospinal RT ise spinal yayılımı olan hastalara uygulanmaktadır. Postoperatif RT’nin prognostik önemi net olmamakla beraber derece 2 ve 3 hastaların çoğuna postoperatif RT uygulanmaktadır. Yapılan çalışmaların çoğunda postoperatif RT’nin sağkalım üzerine olumlu etkisi olduğu gösterilmiştir.[3,14-16] Ancak erişkin çağı ependimomların nadir görülmesi nedeniyle sonuçlar genellikle hasta sayısı az olan, hem erişkin hem de çocukluk çağı ependimomların birlikte değerlendirildiği, heterojen hasta serilerinden oluşan çalışmalara dayanmaktadır. Günümüze kadarki süreçte erişkin ependimal tümörlerde,tedavi seçeneklerini değerlendiren ve yeterli sayıda hasta üzerinde yapılmış prospektif çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle erişkin çağı ependimomlarının optimal tedavisi, lokal kontrolü ve sağkalımı etkileyen prognostik faktörler net değildir. Bu çalışmanın amacı erişkin çağda görülen ependimomların tedavisinde postoperatif RT sonuçlarını değerlendirmek ve lokal kontrol ile sağkalım üzerine etkili olabilecek prognostik faktörleri ortaya koymaktır.
Methods
Kliniğimizde 1996-2009 yılları arasında RT alan, tanıları histopatolojik olarak doğrulanmış, 18 yaşının üzerindeki 21 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Değerlendirme için yaş, cinsiyet, kitlenin yerleşim yeri ve boyutu, yapılan cerrahi, postoperatif rezidiv varlığı, RT ve kemoterapi bilgileri dosya kayıtlarından elde edildi. Farklı biyolojik ve klinik özellikte olan ependimoblastom, subependimom ve miksopapiller ependimoma tanılı hastalar çalışmaya dahil edilmedi.Hastaların ortalama yaşı 38 (18-68) olup 7’si (%33) kadın, 14’ü (%67) erkekti. Kitleler 12 (%57) hastada intrakraniyal (8’i supratentorial, 4’ü infratentorial) 9 (%43) hastada ise spinal yerleşimliydi. Tanı anında intrakraniyal ependimomu olan 12 hastadan 3’ünün (%33); spinal ependimomu olan 9 hastadan 1’inin (%11) spinal aksa yayılımı mevcuttu. Semptomlar tümörün lokalizasyonuna göre değişmekteydi. İnftratentorial tümörlü hastalarda en sık görülen semptomlar sırasıyla başağrısı (%75), baş dönmesi (%57), bulantı ve kusma (%43) ve yürüme bozukluğu (%28.5); supratentorial yerleşimli tümörlerde ise semptomlar sırasıyla başağrısı (%75), nöbet (%37.5) ve mental durum değişikliği (%25) iken spinal yerleşimli tümörlerde ise semptomlar ağrı (%78) ve duyusal bozukluktu (%67).
Cerrahi öncesinde hastaların 2’si (%9.5) kraniyal bilgisayarlı tomografi ve 19’u (%90.5) kraniyal ve spinal manyetik rezonans (MR) ile değerlendirilmişti. Postoperatif rezidü tümör incelemesi için cerrahi sonrasında ise 15 (%71.5) hastaya MR çekilmişti. Hastaların hepsinden evreleme için BOS sitolojisi istenmişti. Cerrahi öncesinde hastaların çekilen MR’ları yeniden değerlendirilerek tümörün eni (X), derinliği (Y) ve boyu (Z), (Π/6) (XYZ) formülüne göre hesaplandı, tümör hacmi oluşturuldu[17] ve tümör hacminin prognostik önemi incelendi.
Cerrahi rezeksiyon genişliği ile ilgili bilgi ameliyat raporlarından ve postoperatif MR’lardan elde edildi. Hastaların 12’sine (%57) total, 8’ine (%38) subtotal kitle eksizyonu, 1’ine (%5) biyopsi ve şant ameliyatı uygulanmıştı. Postoperatif patoloji raporlarında tümörün derecelendirmesinde WHO sınıflaması kullanılmıştı. Onbeş (%71.4) hastanın histopatolojisi klasik ependimom (derece 2), 6’sının (%28.6) histopatolojisi ise anaplastik ependimomdu (derece 3). Hastaların demografik verileri Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1: Hastaların demografik özellikleri
Hastaların hepsi tümör evresi, postoperatif rezidiv veya spinal yayılım varlığı göz önüne alınarak postoperatif RT almıştı. Kraniyal RT, preoperatif kraniyal MR’da T1 kontrastlı+T2 FLAIR görüntüleri kullanılarak gros tümör hacmine 1.5-2 cm marj ile günlük 2 Gy fraksiyon dozuyla medyan 48 (36- 54) Gy; sonrasında T1 kontrastlı görüntülerden gros tümör hacmine 1-1.5 cm marj ile medyan 12 (10-20) Gy boost şeklinde uygulanmıştı. Toplam RT dozu medyan 56 (50-60) Gy’di. Kranyospinal RT, tüm kranyuma karşılıklı lateral iki alandan ve spinal aksa tek arka alandan günlük 2 Gy fraksiyon dozu ile medyan 46 (40-48) Gy uygulanmıştı. Sonrasında spinal bölge tedavi alanının dışında bırakılarak primer tümör yatağını içerecek şekilde alan küçültülmüştü ve medyan 14 (6-14) Gy boost; kraniyuma toplam 54 (50-60) Gy RT uygulanmıştı. Spinal RT gros tümör hacmine günlük preoperatif kraniyal MR’da T1 kontrastlı+T2 FLAIR görüntüleri kullanılarak gros tümör hacmine 1-1.5 cm marj ile günlük 2 Gy fraksiyonla 50 Gy verilmişti. Hastalara uygulanan RT dozları Tablo 2’de özetlendi.
Tablo 2: Radyoterapi özellikleri
Değerlendirme sonucunda elde edilen verilerin istatistiksel analizinde SPSS (versiyon 15.0) kullanıldı. Sağkalım eğrilerini belirlemek için Kaplan- Meier metodu, sağkalım analizlerinde değişkenlerin karşılaştırılmasında log-rank testi kullanıldı. Genel sağkalım suresi (GS), histopatolojik tanı anından kansere bağlı ölüm veya son takip tarihine kadar geçen süre, progresyonsuz sağkalım (PS) ise cerrahi/RT’den başarısızlık, son takip/ölüm tarihine kadar geçen süre olarak hesaplandı. 0.05 ve altındaki p değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Results
Hastaların takip süresi ortalama 61 (7-154) aydı. İzlemde 8 (%38) hastada başarısızlık izlendi. Bu hastaların 4’ünde lokal (2’si intrakranyal, 2’si spinal yerleşimli tümörlerde) başarısızlık, 3’ünde spinal yayılım, 1’inde intrakraniyal başarısızlık ve spinal yayılım izlendi. İntrakraniyal yineleme izlenen hastalara sterotaksik radyocerrahi uygulandı ve takiplerinde lokal yineleme izlenmedi. Spinal yayılım izlenen 4 hasta sistemik tedavi aldı. Takip süresi sonunda 15 (%71.5) hasta hastalıksız, 2’si (%9.5) hastalıklı yaşıyor iken 4’ü (%19) eksitus olmuştu. Hastaların başarısızlık yerleri ve son durumları Tablo 3’te özetlendi.Tablo 3: Hastaların başarısızlık yerleri ve son durumları
Ortalama PS süresi 110 (81-140) aydı. 2 yıllık PS oranı %80; 5 ve 10 yıllık PS oranı %66 olarak bulundu. Hastaların tanı anındaki ortalama tümör hacmi 19 cm3 (1-142)’tü. Tümör hacmi ≤15 cm3 olan hastalarda ortalama PS 134 ay iken, >15 cm3 olan hastalarda bu süre 24 ay olarak bulundu (p=0.005). Gros total rezeksiyon yapılan hastalarda ortalama PS 142 ay ve 5 yıllık PS oranı %91 iken, subtotal rezeksiyon ve biyopsi yapılan hastalarda PS süresi 48 ay ve 5 yıllık PS oranı %36 idi (p=0.019). Derece 2 tümör histolojisine sahip hastalarda PS ortalama 125 ay iken, derece 3 histolojiye sahip hastalarda bu süre 29 aydı ve iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlılığa yakın bulundu (p=0.055).
Ortalama GS süresi 124 (96.5-150) aydı. 2 yıllık GS oranı %92 iken 5 ve 10 yıllık GS oranı %73 olarak bulundu. Tümör hacmi ≤15 cm3 olan hastalarda ortalama GS 144 ay iken, >15 cm3 olan hastalarda bu süre 36 aydı (p=0.001) (Şekil 2a). Subtotal rezeksiyon ve biyopsi yapılan hastalarda GS 59 ay, 5 yıllık GS oranı %41.5 iken, gros total rezeksiyon yapılan hastalarda ölen olmadığı için GS süresi ve GS oranı hesaplanamadı. İki grup arasındaki GS farkı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0.015) (Şekil 2b).
Prognostik önemi olabileceği düşünülen yaş, cinsiyet, kitle yerleşim yeri, spinal yayılım varlığının PS ve GS üzerine anlamlı etkisinin olmadığı izlendi. Tek değişkenli sağkalım analizinde PS ve GS üzerine etki eden olumlu prognostik faktörler tümör hacminin küçük olması ve kitlenin gros total çıkarılması olarak saptandı. Derece 2 ependimomlarda PS süresi daha uzun olup fark istatistiksel olarak anlamlılığa yakın olarak bulundu. PS ve GS sürelerini etkileyen faktörler Tablo 4’te gösterildi. Hasta sayısının az olması nedeniyle çok değişkenli sağkalım analizi yapılamadı.
Discussion
Günümüzde erişkin dönemde izlenen ependimomların ideal tedavisinin nasıl olması gerektiği tartışmalıdır. Bunun nedeni klinik çalışmaların az sayıda olması ve var olan çalışmalarda prognostik faktörlerin ve sağkalım sonuçlarının farklı olmasıdır. Bu nedenle kliniğimizde erişkin ependimoma tanısı ile RT alan hastaların prognostik faktörlerini ve sağkalım sonuçlarını inceledik.Literatüre bakıldığında erişkin ependimomlu hastalarda 5 ve 10 yıllık sağkalım oranları sırasıyla %57-85 ve %43-77 arasında değişmektedir.[18-25] 5 ve 10 yıllık PS oranları için de sonuçlar sırasıyla %42-64 ve %27-53[18,19,21-24] olarak bildirilmiştir. Bu çalışmadan elde ettiğimiz sonuçlar literatürle uyumluluk göstermekte olup 5 ve 10 yıllık GS oranı %77, PS oranı ise %66 olarak bulunmuştur.
Sağkalımı etkileyen en önemli prognostik faktörlerden biri tümörün mümkün olan en geniş şekilde çıkarılmasıdır.[18,26,27] Ancak bazı çalışmalarda rezeksiyon genişliğinin prognoz üzerine etkisinin olmadığı bulunmuştur.[8,10,22] Erişkin dönem ependimomlarının değerlendirildiği çok merkezli Fransız çalışması veya SEER (Surveillance, Epidemiology, and End Results) veri tabanı analizi sonucunda gros total rezeksiyonunun en önemli bağımsız prognostik faktörlerden biri olduğu bildirilmiştir.[3,19] Çalışmamızda da benzer şekilde gros total rezeksiyon ile hem GS hem de PS sürelerinin anlamlı derecede arttığı gösterildi. İki çalışma ile karşılaştırıldığında hasta sayımızın daha az olmasına rağmen, rezeksiyon genişliğinin postoperatif MR ile doğrulanması gros total rezeksiyonun prognostik öneminin ortaya çıkmasında önemli olabilir.
Literatürde erişkin ependimomlu hastalarda tümör haciminin prognostik önemini değerlendiren bir çalışmaya rastlanmadı. Ancak, 32 anaplastik oligodendrogliomalı olgunun değerlendirildiği retrospektif analizde, 50 cm3 üzerindeki tümör haciminin prognostik öneminin tek değişkenli analizde anlamlı (p=0.0057), çok değişkenli analizde ise anlamlılığa yakın (p=0.051) olduğu bildirilmiştir.[17] Çalışmamızda hastaların preoperatif tümör hacimlerini preoperatif kraniyal MR’dan hesaplayarak GS ve PS üzerine etkisini inceledik. Sınır değer ≤15 cm3 ve >15 cm3 alındığında, küçük tümör hacminin hem PS hem de GS üzerine olumlu etkisini gözlemledik. Ancak hasta sayımızın az ve çalışmamızın retrospektif olması nedeniyle sonuçlarımızın prospektif çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir.
Erişkin ependimomlarda histolojik derecelendirmenin prognostik önemi halen tartışmalıdır. Histolojik gradın sağkalımla ilişkisinin gösterilemediği yayınlar mevcuttur.[3,11,18,28,29] Bunun nedeni, çoğu seride olduğu gibi preparatların tek merkezden deneyimli patologlar tarafından yeniden gözden geçirilmemesi sebebiyle histolojik tanıdaki ve anaplazi tanımlamasındaki farklılıklar olabilir.
Son yıllarda yapılan çalışmaların çoğunda grad 2 tümörlü hastalarda GS ve PS sürelerinin daha uzun olduğu gösterilmiştir.[3,8,19,26,30-36] Çalışmamızda grad 2 hastalarda PS belirgin olarak daha uzun bulunmuştur (125 ay ve 24 ay). İki grup arasındaki fark istatistik olarak anlamlılığa yakındır (p=0.055). Benzer şekilde grad 2 tümörlü hastalarda GS süresi daha iyi olmakla beraber (133 ay ve 58 ay) fark anlamlı bulunmamıştır. Bunun nedeni yukarıda belirtilen nedenlere ilaveten Grad 3 tümörlü hasta sayımızın daha az olması (21 olgudan 6’sı) olabilir.
Yaş, cinsiyet, kitle yerleşim yeri gibi faktörlerden bazılarının prognostik önemi iyi bilinmekle beraber, çoğu parametre için literatür verileri çelişkilidir. Bazı serilerde cinsiyetin prognostik öneminin olduğu gösterilememekle beraber[33-35] kadın hastalarda sağkalımın daha uzun olduğu gösterilmiştir. [19,25] Hasta yaşının genel sağkalım üzerine etkisi incelendiğinde, prognozun genç hastalarda daha iyi olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur ancak bu yayınlarda 55 veya 40 yaş altı gibi yaş için farklı eşik değerleri bildirilmiştir.[3,18] Kitle yerleşiminin prognostik önemi irdelendiğinde geniş hasta serilerinin incelendiği çalışmalarda spinal yerleşimli ependimomların intrakraniyal yerleşimli olanlara göre lokal nüksün daha az ve sağkalım sürelerinin daha uzun olduğu gösterilmiştir.[19,36] Bunun sebebi spinal yerleşimli tümörlerin kendi hasta grubumuzda da olduğu gibi genellikle grad 2 olması olabilir. Çalışmamızda yaş ve cinsiyetin sağkalım üzerine etkisi gözlenmemiştir. İntrakraniyal ependimoma kıyasla spinal yerleşimli tümörlerde PS ve GS süresi biraz daha uzun olmakla beraber sonuç anlamlı bulunmamıştır. Hasta sayımızın az olması kitle yerleşim yerinin prognostik öneminin bulunmasında kısıtlayıcı faktörlerden biri olabilir.
Erişkin ependimomlu hastalarda diğer tartışmalı konulardan biri postoperatif RT’nin yeridir. Günümüzde genel kabul gören yaklaşım derece 3 ependimomalı hastalarda cerrahi sonrasında RT uygulanmasıdır.[3,10,18,27] Ancak düşük gradlı tümörlerde özellikle gros total kitle eksizyonu yapılanlarda postoperatif RT’nin rolü halen tartışmalıdır. Rogers ve ark.nın 45 düşük gradlı ependimomu değerlendirdikleri serilerinde hastaların 25’i postoperatif RT almıştır. RT ile lokal kontrol oranları artmakla beraber GS artmamıştır.[27] İntrakraniyal ependimomu olan 152 erişkin hastanın değerlendirildiği çok merkezli Fransız çalışmasında subtotal rezeksiyon uygulanan 46 düşük gradlı hastanın 24’ü RT almıştır. RT alan grupta hem PS hem de GS süresi artmıştır. PS için fark istatistiksel olarak anlamlılığa yakın iken (p=0.05), GS için anlamlı bulunmamıştır.[3] Geniş hasta serili SEER data analizinde 2408 ependimomalı olgu değerlendirilmiştir. Olguların üçte ikisi erişkin ependimomlu hastalardan oluşmaktadır. Hastaların %88.5’u grad 2 tümöre sahiptir. Hastaların sağkalım analizinde postoperatif RT’nin tüm hastalar için sağkalımı etkilemediği ancak parsiyel rezeksiyon yapılan hastalarda 10 yıllık PS oranını anlamlı olarak arttırdığı bildirilmiştir (%65 ve %56). İntrakraniyal yerleşimli tümörlerde sadece gros total rezeksiyon ve subtotal rezeksiyon+RT uygulanan hastaların 5 ve 10 yıllık sağkalım oranları benzer bulunmuştur. Spinal Kord yerleşimli ependimomlarda ise gros total rezeksiyon grubunun 5 yıllık sağkalım oranı subtotal rezeksiyon+RT grubuna göre daha iyi bulunmuştur. Çok değişkenli analizde parsiyel rezeksiyon sonrası RT verilmemesinin kötü prognostik faktör olduğu gösterilmiştir.[19] Kliniğimizde grad 2 erişkin ependimomlarda genel yaklaşım postoperatif RT’nin verilmesi yönündedir. Onbeş hastanın 6’sında subtotal, 9’unda gros total cerrahi sonrası RT uygulanmıştır. Çalışmamızda RT almayan hasta grubu olmadığı için RT’nin etkinliğini değerlendirmek mümkün değildir. Mevcut veriler ışığında düşük gradlı ependimomlarda postoperatif RT’nin rolü henüz netleşmemiştir. Ancak bunun için randomize kontrollü prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak erişkin ependimomalı hastalar tüm santral sinir sistemi tümürleri içerisinde nadir görüldüğü için prognostik faktörleri, optimal tedavi seçeneklerini ve RT endikasyonlarını değerlendiren prospektif bir çalışma yoktur. Sonuçlar kliniklerin kendi deneyimlerini sundukları hasta serilerine dayanmaktadır. Tek merkez olarak kendi verilerimizi sunduğumuz çalışmamızın retrospektif özellikte olması ve az hasta sayısı kısıtlayıcı unsurlar olsa da erişkin ependimomlu hastalarda cerrahi genişliğin ve tümör hacminin prognostik önemi olduğu bulunmuştur. Ancak verilerimizin daha homojen geniş hasta sayılı çalışmalarla doğrulanması gerekmektedir.