Summary
Kemik metastazı metastatik meme kanserli hastalarda sık görülen bir bulgudur. Meme kanseri hastalarının yaklaşık %25'i ilk olarak kemiğe yayılır. Bu kemik lezyonlarının büyük bir kısmı osteolitik özelliktedir. Tümör kökenli büyüme faktörleri ve sitokinler osteoklast aktivasyonu yolu ile meme kanserli hastalarda osteolitik kemik metastazı gelişiminde önemli rol oynarlar. Ağrı, hiperkalsemi ve kemik kırıkları, kemik metastazının en sık görülen komplikasyonlarıdır. Kemoterapi, hormonoterapi, cerrahi ve radyoterapi kullanılan palyatif tedavilerdir. Ek olarak, bifosfonatlar iskelet sistemi komplikasyonlarının sıklığının ve şiddetinin azalmasına neden olabilir. BU makalede meme kanserli hastalarda kemik metastazlarının tedavisinde bifosfonatların rolü gözden geçirildi.Introduction
Metastatik meme kanserli hastaların yaklaşık %70'inde kemik metastazı gelişir. Hastaların yaklaşık ¼'ünde kemik ilk metastaz yeridir. Çoğu hastada osteolitik metastazlar gözlenirken, hastaların %15-20'sinde osteoblastik metastazlar ön plandadır.[1-3] Metastazın oluşabilmesi için ilk olarak primer tümörden malign hücrelerin serbest kalması gereklidir. Meme kanserinde, bir yüzey adezyon molekülü olan E-cadherin ekspresyon kaybının hücrelerin birbirinden ayrılabilmesine olanak sağladığı gösterilmiştir.[4,5] İmmün sisteme rağmen yaşayabilen ve son noktaya ulaşan malign hücreler bu bölgede ürettikleri adheziv moleküller ile kemik iliği stromal hücreleri ve kemik matriksine bağlanır.[6-8] Kemik büyüme faktörleri için bir depo görevi görmektedir, tümör hücresinin ürettiği büyüme faktörleri ve sitokinler ile tümör hücrelerinin gelişimi için uygun bir gelişme vasatı oluşmaktadır. Tümör hücresi kökenli paratiroid hormon-related protein (PTHrP), interlökin-11 (IL-11), IL-8, IL-6 ve reseptör aktivatör nükleer faktör κB ligand (RANKL) osteolizi uyaran faktörlerdir. Kemik kökenli transforming growth factor-β (TGF-β) osteoklastik kemik yıkımı sırasında aktif formda salgılanır ve tümör hücrelerinde PTHrP salınımını uyarır.[9-11] Bu durum kemik yıkımının artmasına katkıda bulunur. Kemik yıkımı arttıkça TGF-β salınımı da artar ve böylece oluşan kısır döngü osteolitik kemik metastazlarının gelişimini ve ilerlemesini sağlar.[12] Seçilmiş bazı hücre gruplarının kemiğe metastaz yapabileceğine ait veriler mevcuttur. Meme kanserinde agresif kemik metastazı gelişimi ile ilişkili genler önce hayvan sonra insan deneyleri ile çalışılmaktadır. Agresif kemik metastazı geliştirme potansiyeli olan bazı subpopülasyonlar izole edilmiştir.[13] Kemik metastazları klinik olarak önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Sağ kalım süresini kısaltır. Patolojik kırık gelişebilir. Sıklıkla ağrıya neden olur. Yaşam kalitesini bozar. Hastaların hareketleri kısıtlanır. DVT, osteoporoz oluşumuna neden olabilir. Epidural kompresyona neden olarak nörolojik hasar geliştirebilir. Kemik iliğine infiltre olursa kemik iliği yetmezliği görülür. Tedavi de amaç, ağrı palyasyonunun sağlanması, kırık riskinin azaltılması ve nörolojik hasar oluşumunun engellenmesidir.[14]
Bifosfonatlar
Bifosfonatlar, kemik mineralizasyonunun endojen
düzenleyicisi olan pirofosfatların (P-O-P) oksijenin
karbon ile yer değiştirdiği analoglarıdır. Hiçbir
enzim bu C-P bağını ayıramadığı için bifosfonatlar
vücutta metabolize edilemezler. Farmakolojik
özellikleri merkez karbon atomuna bağlı R1 ve
R2 olarak bilinen yan zincirler tarafından kontrol
edilir. In vitro olarak tüm bifosfonatlar osteoklast
apopitozunu indükler.[15]
Bisfosfanatlar iki gruba ayrılırlar:
Pirofosfat benzeri olanlar, clodronate, etidronate, tiludironat osteoklast içinde intrasellüler ATP'nin hidrolize edilemeyen metilen içeren toksik ATP analoğuna metabolize olmasını sağlarlar, bu moluküller hücre içinde birikir böylece birçok metabolik enzim bloke olarak hücre apopitoza gider.[15]
Aminobifosfonatlar, pamidronat, zoledronik asit, ibandronat, alendronat, risedronat etkileri doğrudan mevalonat yolağını üzerinedir. Osteoklast fonksiyonunu düzenleyen Ras, Rho ve Rac gibi ufak GTPaz'ların posttranslasyonal lipid modifikasyonu (pirenilasyon) için gereken farnesil difosfat ve geranilgeranil difosfatın oluşumunu düzenleyen enzimleri inhibe ederler.[16-18]
Kemik metastazlarının tedavisinde antineoplastik ajanlar, endokrin cevaplı hastalarda hormonoterapi, patolojik kırıkların tedavisinde cerrahi ve semptomların azaltılması için veya yük taşıyan kemiklerdeki lezyonlar için radyoterapi yer almaktadır. Ek olarak meme kanserine bağlı kemik metastazında iskelet sistemi ile ilişkili komplikasyonların engellenmesinde aminobifosfonatlar önerilmektedir. Bifosfonat tedavisi kemik metastazı radyolojik olarak saptandığında hastanın semptomu olmasa bile başlanmalıdır.[18] Tablo 1'de bifosfonatlarla yapılan çalışmalarda değerlendirilen kemik ile ilişkili olaylar sıralanmıştır.
Tablo 1: Bifosfanatlarla yapılan çalışmalarda değerlendirilen kemik ile ilişkili olaylar
Klodronat
Kemik metastazlarının tedavisinde ilk kullanılan
bifosfonatlardandır. Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) dışında oral ve parenteral formu mevcuttur.
Paterson ve ark. çalışmasında klodronat
1600 mg/gün oral yolla kullanımının, plaseboya
karşı üstünlüğü (n=173) kemik metastazı olan
meme kanserli hastalarda (KMMK) malign hiperkalsemi
(MHK), kemiğe uygulanan radyoterapi tedavi
sayısı, patolojik kırık (yüz hasta yılı başına
oluşan olay) açısından değerlendirmişlerdir. Medyan
izlem süresi 14 ay olan çalışmanın sonucunda
MHK, radyoterapi gereksinimi, kırık ve medyan
ilk olay zamanı yüzdesi açısından fark olmadığı
görülmüştür. Fakat MHK (p<0.01), vertebral
kırık (p<0.025), vertebral deformite (p<0.001) ve
tüm olayların kombine görülme oranının (yüz hasta
yılında 218 ve 304.8 olay, p<0.001) klodronat
kolunda anlamlı olarak azaldığı bulunmuştur.[19]
Diğer bir KMMK hastalarda yapılmış klodronat çalışmasında 400 mg/günde 2 kez olarak oral yolla
verilmesinin plaseboya üstünlüğü değerlendirilmiştir
(n=100). İlk sıra antineoplastik tedavisini
alan hastalar çalışmaya alınmış ve medyan izlem
süresi 2 yıl olarak bildirilmiştir. MHK, patolojik
kırık oluşması ve radyoterapi ihtiyacı değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, tedavi kolunda
ilk kemik olayı (İİO) süresi anlamlı olarak daha
uzun (p=0.015) olduğu ve kırık sayısı istatistiksel
anlamlı olarak daha az (p=0.023) bulunduğu
bildirilmiştir. Ama bu etki geçici olduğu, tedavi
kolunda 15 aydan sonra radyoterapi gerekliliğinin
arttığı ifade edilmiştir, kemik hastalığına
veya sağ kalıma etkisi gösterilememiştir.[20]
Tubiana-Hulin ve ark., kemoterapi veya hormonoterapi
alan osteolitik kemik metastazlı hastalarda
klodronat 1600 mg/gün oral yolla kullanımının,
plaseboya karşı etkinliğini 137 hasta üzerinde değerlendirmişlerdir.
İzlem süreleri 12 aydır. MHK,
kemiğe uygulanan radyoterapi tedavi sayısı, patolojik
kırık (spinal kord basısı dahil), ağrı atakları
veya ağrıda artma, kemik metastazı yüzünden
ölüm değerlendirmeye alınmış ve sonuçta tedavi
kolunda medyan ilk İİO süresi anlamlı olarak daha
uzun (p=0.05), ağrı yoğunluğu daha az (p=0.01) ve
analjezik kullanımı daha az (p=0.02) olarak bulunmuştur.[21]
Pamidronat
İki çalışmada kemoterapi veya hormonoterapi
alan KMMK hastalarında pamidronat
90 mg/2 saat infüzyon-3 veya 4 haftada
bir uygulamanın plaseboya üstünlüğü toplam
754 hasta üzerinde değerlendirilmiştir.
Bu çalışmalardan ilkinde osteolitik kemik metastazlı
(n=382) hasta alınmış ve 2 yıl tedavi süresi
edilmişlerdir. İİO: MHK, patolojik kırık, ağrı için
verilen radyoterapi sayısı, cerrahi, veya spinal kord
basısı açısından değerlendirme yapıldığında tedavi
kolunda herhangi bir İİO görülme oranı daha düşük
(p<0.001) ve medyan ilk İİO süresi 6 ay daha uzun
(13.9 ve 7 ay, p<0.001) olduğu bulunmuştur.[22]
Diğer çalışmada osteolitik kemik metastazlı hormonoterapi
alan 371 hastada, aynı dozda pamidronat
ile 4 haftada bir 2 yıl tedavi uygulaması sonrasında
iskelet morbidite oranı (SMR) değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, tedavi kolunda SMR oranı
daha düşüktü (24. ayda p=0.008), 2 yıl tedaviden sonra herhangi bir İİO gelişen hasta oranı %16
azaldığı (%56 ve %67; p=0.027) ve medyan ilk İİO
4 ay uzamış (p=0.049) olduğu görülmüştür.[23] Çalışmanın
uzun süreli izleminde etkinlik ve tolerebilite
verileri doğrulanmıştır.[24]
Zoledronik asit
KMMK hastalarında zoledronik asit 4 mg dozda
15 dk infüzyon ile 4 haftada bir 1 yıl süresince
verilmesinin plaseboya üstünlüğü Japonya'da
yapılan bir çalışma ile araştırılmıştır (n=227). Primer
sonlanım noktası İİO oranı (çalışmaya girmeden
önceki patolojik kırık için düzeltilmiş) olarak
belirlenmiştir.
İİO oranı = İİO oranı zoledronik asit grup /
İİO oranı plasebo grup
Sonuç olarak, tedavi kolunda İİO %39 oranında
azalmıştır (p=0.027). İkinci etkinlik analizinde
tedavi kolunda daha az hastada İİO olduğu bulunmuştur
(%31 ve % 52, p=0.001). Çoklu olay analizi
ile tedavi kolunda %44 risk azalması gösterilmiştir
(HR=0.56; p=0.009). Tedavi kolu için en sık
bildirilen advers olay ateş yükselmesi, yorgunluk,
artralji olarak bildirilmiştir. Ayrıca 114 hastanın birinde
kreatin düzeyinde yükselme saptanmıştır.[25]
KMMK veya çoklu miyelomlu hastalarda
(n=1648) zoledronik asit 4 mg veya 8 mg dozlarda
15 dakika infüzyon ile 3-4 haftada bir uygulama
ile pamidronate 90 mg/2 saatlik infüzyon/3-4
haftada bir uygulama karşılaştırılmıştır.[26] Zoledronik
asit 4 mg'lık dozunun 15 dakikada uygulamasının
pamidronat 90 mg, 1 saatlik uygulaması
kadar etkin ve tolere edilebilir olduğu bildirilmiştir.
Çalışma devam ederken zoledronik asit 8
mg kolu 4 mg inilmiştir. Yirmi beş aylık izlem süresi
sonrasında İİO değeri ≥1 olan hasta yüzdeleri
her iki kolda da benzerdir (4 mg zoledronik kolunda
%47 asit, pamidronat kolunda %51). Kemoterapi
alan KMMK hastalarda ilk İİO (MHK dahil)
zamanı benzer olduğu görülmüştür (zoledronik
asit kolunda 349 gün, pamidronat kolunda
366 gün; p=0.826). Hormonoterapi alan KMMK
hastalarda ilk İİO zamanı zoledronik asit kolunda
üstün olmuştur (zoledronik asit kolunda 415
gün, pamidronat kolunda 370 gün; p=0.047).[27]
Rosen ve ark., tarafından osteolitik, osteoblastik
veya mikst tip KMMK olan 1130 hastada her iki bifosfonatın üstteki çalışmalarda belirtilen dozlarda
uygulaması değerlendirilmiştir.[28] Zoledronik
asit 4 mg kolunda İİO oranı pamidronat koluna
göre istatistiksel olarak daha düşüktür (%48'e
karşın %58; p=0.058). İlk İİO gelişme zamanı açısından
da zoledronik asidin üstünlüğü bulunmuştur
(medyan 340 güne karşı 174 gün, p=0.013).
Çoklu olay analizinde, zoledronik asidin pamidronata
göre anlamlı olarak İİO gelişme riskini azalltığı
bildirilmiştir (osteolitik metastaz için %30
[p=0.010], tüm grup için %20 [p=0.037].
İbandronat
KMMK olan hastalarda üç randomize plasebo
kontrollu faz III çalışmada ibandronatın iskelet
komplikasyonlarını azaltmada plaseboya karşı
etkinliği gösterilmiştir. MF 4265 çalışmasında intravenöz
6 mg (1-2 saat infüzyon) veya 2 mg (IV
enjeksiyon) ibandronat dozlarının 3 veya 4 haftada
bir 2 yıl süre ile verilmesinin plaseboya üstünlüğü
KMMK'li 312 hastada araştırılmıştır.[29] Yeni
kemik komplikasyonu olarak vertebral kırık, patolojik
vertebra dışı kırık, kemik ağrısı veya olması
yakın kırık için radyoterapi veya cerrahi gereksinimi
değerlendirmeye alınmıştır. Primer etkinlik parametresi
PİİOO olarak tanımlanmıştır.
Skeletal Morbidity Period Rate (SMPR):
Periyodik İskeletle İlişkili Olay Oranı (PİİOO)
Yeni kemik olayı oluşan 12 haftalık peryod sayısı
+ 1 çalışmadaki 12 haftalık periyod sayısı + 0.5
On iki haftalık dönem içerisinde ortaya çıkan
iskeletle ilgili yeni komplikasyonlarının sayısını
hesaplar. Zamana göre düzeltilmiştir (revize
edilmiş olay oranı). Bağlantılı olayların tek bir
olay olarak kaydedilmesini sağlar (örn: kırık nedeniyle
cerrahi girişimi) vertebral kırıklar, vertebra
dışı kırıklar, radyoterapi ihtiyacı, cerrahi ihtiyacını
içeren bileşik bir sonlanım noktasıdır.
6 mg ibandronat ile PİİOO plasebo koluna göre
anlamlı olarak daha düşük olduğu (1.19 ve 1.48;
p=0.004), hasta başına düşen ortalama yeni kemik
olayı daha az (2.65 ve 3.64; p=0.032) ve ilk
yeni kemik olayı gelişme zamanı daha uzun (50.6
ve 33.1 hafta; p=0.018) olduğu bildirilmiştir. Çokdeğişkenli
Poisson regresyon analizinde tedavi kolunda
yeni kemik olayı oluşum riskinin %40 daha
düşük olduğu gösterilmiştir.
Oral ibandronat günde bir kez 50 mg per oral 2 yıl uygulanmasının plaseboya karşın etkinliği iki identik randomize faz 3 çalışmanın birlikte analizi ile değerlendirilmiştir (n=564). Sonuç olarak PİİOO açısından tedavi kolu anlamlı olarak daha düşük (0.95 ve 1.18; p=0.004) bulunduğu bildirilmiştir. Çok değişkenli Poisson regresyon analizinde tedavi kolunda yeni kemik olayı oluşum riskinin %38 daha düşük olduğu gösterilmiştir.[30] Oral ve intravenöz ibandronatın önerilen kullanım dozlarında farmakokinetik olarak eşdeğer olduğu bildirilmiştir.[31] Faz III, çok merkezli, açık etiketli bir çalışmada oral ibandronat 50 mg/gün (n=137) karşı IV 4 mg zoledronik asit /4 haftada bir (n=138), 12 hafta İlk karşılaştırmalı çalışmada her iki ilacın kemik belirteçlerine etkisi değerlendirilmiştir. Primer sonlanım noktası: tip I kollajenin çapraz bağlı C-terminal telopeptidi serum düzeyinin (S-CTX) 12. haftadaki ortalama (mean) değişim yüzdesi idi. Ayrıca, idrar CTX (U-CTX), kemik alkalen fosfataz (ALP), tip I kollajen amino-terminal prokollajen propeptid (PINP) ve osteokalsin (OC), kemik ağrısı ve güvenlik değerlendirilmiştir. Sonuçta her iki bifosfonat ile bazale göre mean S-CTX azalması anlamlı olduğu bulunmuştur (ibandronat için %76, zoledronik asit için %73; p<0.001). Her iki bifosfonat ile bazale göre kemik ALP, PINP ve OC %26-%47 azalmıştı.[32]
Ancak bugün elimizdeki deliller klinik olarak etkinliğe karar vermek için kemik belirteçlerinin kullanımını desteklememektedir. Bu nedenle her iki bifosfonat tedavisinin klinik etkinliğinin doğrudan karşılaştırıldığı iki çalışma planlanmıştır. ABD'de, oral ibandronik asit ile intravenöz zoledronik asitin (n=488) 18 aylık tedavi süresince KMMK hastalardaki kemik problemlerinin engellenmesinde etkinliklerinin karşılaştırdığı SWOG S0308 çalışması henüz tamamlanmıştır. İngiltere'de halen hasta alımı devam eden ZICE çalışmasında yeni tanı almış KMMK hastalarında 24 aylık tedavi ile oral ibandronatın intravenöz zoledronik aside karşı etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın 2010 yılında sonlanması ve 1400 hasta alınması planlanmıştır.
Bifosfonatların yan etkileri
En sık görülen yan etkiler gastrointestinal sistem üzerine olanlar, böbrek toksisitesi, akut faz
reaksiyonları ve çene osteonekrozudur.[33] Bugün
kullanılan zoledronik asit 15 dakika infüzyon uygulaması
ile böbrek toksisitesi oranı azalmış olsa
bile hala renal toksisite olguları bildirilmektedir.[34]
Pamidronat daha az sıklıkla da olsa (%7.7) böbrek
toksisitesine neden olabilmektedir.[35] İbandronat
intravenöz veya peroral kullanımı ile uzun dönemde
anlamlı serum kreatinin değişikliği gelişmediği
bildirilmiştir. Hafif - orta şiddette böbrek yetmezliği
olan hastalarda (kreatinin klirensi 30-80 ml/dk)
doz ayarı gerekli değildir. İbandronat şiddetli böbrek
yetmezliği olan hastalarda kullanılabilir. (Kreatinin
klirensi <30 ml/dk). Nefrotoksik ilaçlar kullanan
hastalarda sınırlama yapılması önerilmemektedir.[36,37] Bifosfonat tedavisinin önemli yan etkilerinden
birisi çene osteonekrozudur. Sıklıkla diş ile
ilgili işlemlerden sonra veya diş protezi kullananlarda
görülmektedir. Bifosfonat tedavisinin süresi
ile doğru orantılı olarak çene osteonekrozu görülme
sıklığı artmaktadır. En sık zoledronik asit ile, 2.
sıklıkla pamidronat kullanımı ile geliştiği bildirilmiştir.
Zoledronik asit tedavisinden sonra pamidronat
ve ibandronat kullanan hastalarda da görüldüğü
bildirilmiştir.[38,39] Bu nedenle çene osteonekrozu
uzun süreli bifosfonat kullanımı sırasında diş
hekimleri ve onkologların dikkat etmesini gerektiren
olası sorunlardan birisidir.
Bu veriler ışığında iskelet sistemi ile ilişkili olay gelişme riskini, iskeletle ilgili olay oranını azaltması ve iskelet sistemi ile ilişkili olayın gelişme süresini uzatması nedeni ile kemik metastazı olan meme kanserli hastalarda bifosfonatların palyatif tedavinin bir parçası olarak kullanılması önerilmektedir.